Kaygı Bozukluğu

Herkes zaman zaman bazı şeylerle ilgili kaygı duyar. Kaygı da en az korku kadar olağan ve işlevsel bir duygudur. Bunun yanında kaygı, korku ile yakından ilişkili olsa da, iki olgu önemli farklılıklara sahiptir. Korku, yakın bir tehdide anında tepki vermeyi içerirken; kaygı, potansiyel bir tehdit, tehlike veya diğer olumsuz olaya yönelik endişe, kaçınma ve tedbirli olmayı içerir.

Kaygının bir bozukluk olarak nitelendirilebilmesi için ise yaşanan korkunun aşırı düzeyde ve kalıcı olması ve buna bağlı olarak da davranış bozukluklarının yaşanması gerekmektedir (APA, 2013).

 

 

Özgül Fobi

Fobi, Yunanca anlamı itibarıyla korku demektir. Herhangi bir fobi teşhisi alan birisi, belirli bir nesne veya durumla (hayvanlar, kapalı alanlar, asansörler ve uçak yolculuğu gibi) alakalı şiddetli, sıkıntılı ve süreğen bir korku veya endişe yaşar (APA, 2013).

Genelde fobik bir uyarıcının ortaya çıkardığı korku ve endişe, kişinin yaşamını aksatan bir niteliktedir. Örneğin, uçma fobisi olan bir adam, sık hava yolculuğu gerektiren bir işi kabul etmeyi reddedebilir ve bu da kariyerini olumsuz yönde etkileyebilir.

 
Table : 1 Özgül Fobiler
Fobi Korkulan Durum veya Nesne   
Akrofobi Yükseklik
Aerofobi Hava taşıtları yolculuğu
Araknofobi Örümcek
Klostrofobi Kapalı Alan
Kinofobi Köpekler
Hemofobi Kan
Ofidiyofobi   Yılanlar
Tafefobi Canlı Canlı Gömülme
Tripanofobi İğne
Zenofobi Yabancı İnsanlar
 

Öğrenme Yoluyla Fobilerin Kazanılması

Pek çok teori, fobilerin öğrenme yoluyla geliştiğini öne sürer. Rachman (1977), fobilerin üç ana öğrenme yolu ile edinilebileceğini öne sürmüştür; İlk yol, doğrudan öğrenme olan klasik koşullanmadır.

Fobi edinmenin ikinci yolu, dolaylı öğrenme olan modellemedir. Örneğin, kuzeninin örümceklere korkuyla tepki verdiğini gözlemleyen bir çocuk, örümcekler kendisine hiçbir tehlike arz etmemiş olsa da daha sonra aynı korkuyu yaşayabilir.

Üçüncü yol, sözlü aktarım veya bilgilendirmedir. Örneğin; bir çocuk sürekli ebeveynleri, kardeşleri, sınıf ve mahalle arkadaşlarından yılanların ne kadar iğrenç ve tehlikeli olduklarını işitirse, yılan fobisi edinebilir.

 

Sosyal Kaygı Bozukluğu

Sosyal kaygı bozukluğu (eski adıyla sosyal fobi), aşırı ve süreğen kaygı veya korku ve kişinin diğer kişilerde olumsuz bir izlenim oluşturacağını düşündüğü sosyal durumlardan kaçınması olarak tanımlanmaktadır (APA, 2013).

 

 

Sosyal kaygı bozukluğundaki korku ve kaygının temelini, kişinin aptal görünmek, kaygı belirtileri göstermek (kızarmak) veya reddedilmeye neden olabilecek bir şey yapmak ve söylemek (başkalarını rahatsız etmek gibi) ile ilgili endişeleri oluşturmaktadır. Sosyal kaygı bozukluğu olan bireylerin genellikle sorun yaşadıkları sosyal durumlar arasında; topluluk önünde konuşma, sohbet etme, yabancılarla buluşma, restoranlarda yemek yeme ve bazı durumlarda umumi tuvaletleri kullanmak yer alır.

Kaygının vücuttaki bazı etkileri;

Panik Bozukluk

Panik bozukluğu olan kişiler, en az bir ay süren, yeni panik ataklar geçirmeye yönelik sürekli kaygı yaşarlar ve atakların sonuçlarına yönelik endişeler veya atakları tetikleyebileceğini düşündükleri davranışlardan (egzersizden veya alışılmadık durumlar gibi) kaçınırlar.

Ayrıca tekrarlayan (birden fazla) ve beklenmedik panik ataklar deneyimlerler (APA, 2013).

 

 

Panik bozukluğun belirtileri arasında kalp atışında hızlanma, terleme, titreme, boğulma hissi, sıcak basması, baş dönmesi veya sersemleme, kontrolü kaybetme veya delirme korkusu ve ölme korkusu yer alır (APA, 2013).

Panik ataklar bazen belirli çevresel tetikleyicilere (bir tünelde olmak gibi) yanıt olarak meydana geldiğinden önceden kestirilebilir; fakat bazı zamanlarda, bu epizotlar beklenmediktir ve rastgele (örneğin dinlenirken) ortaya çıkar.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Seher her zaman bazı konularda endişe duyan bir kadın olmuştur. Söz gelimi, çocuklarının parkta oynarken kaydıraktan düşüp bir yerlerini kıracağı konusunda endişelenmektedir.

Ya da evden ayrıldığı her vakitte, bir prizdeki kısa devrenin evde yangın çıkmasına sebep olacağından kaygılanmaktadır. Kalifiye bir eleman olan eşinin her an işini kaybedebileceğini düşünmektedir. Kızında en ufak bir ateş veya halsizlik gördüğünde bu durumun ölümcül olabileceğinden endişelenmektedir. Tüm bu endişeler Seher’in zihnini sürekli kurcalamakta, karar almasını olumsuz etkilemekte, asabi ve bitkin hissetmesine neden olmaktadır. Bir gün kocası kızını alıp parka oynamaya götürmüş ve ondan sonra da kızının isteği üzerine AVM’ye tatlı yemeye gitmişlerdir. Bu sırada kocasının telefonu arabada kaldığından Seher kocasına yaklaşık 45 dakika ulaşamamıştır. Çok endişelenen Seher, polisi arayıp kızı ve eşinin parkta başlarına ciddi bir kaza geçirmiş olduklarını polislere anlatmaya çalışmıştır.

Seher görece sürekli düzeyde, kontrol dışı, anlamsız endişe ve kaygı olarak tanımlanan yaygın anksiyete bozukluğundan mustariptir.

Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler endişeleri ne kadar yersiz olsa dahi, genellikle rutin ve gündelik şeyler hakkında endişelenmekten kendilerini alamazlar. Örneğin; bir birey, geçerli bir nedeni olmaksızın kendi sağlığı ve ekonomik durumu, aile üyelerinin sağlığı, çocuklarının güvenliği veya küçük konular (örneğin randevuya geç kalma) hakkında endişelenebilir (APA, 2013).

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir